Farkına varmalı insan hayatın. 

Arabayı bırakıp adım adım keşfetmeli sokakları, önce eşsiz manzarası önünde durup derin bir Bodrum havası doldurmalı içine, sonra çıkmaz denen sokaklara bile girip, karış karış keşfetmeli her yanını.

Yolda yürürken begonvilleri selamlamalı, mavi ile beyazın muhteşem uyumuna aşık olmalı.

Bodrum’a uğradığında bir seferlik dahi olsa biraz daha sakin ve ağırdan almalı zamanı.

Gümüşlüğe gittiğinde dalından koparıp tadına bakmalı mesela çileğin.

Çiçeğin ve gülün envai çeşidini etrafına bakıp keşfetmeli.

Kokusuyla ayırt etmeli çiçekleri birbirinden. Özellikle de Yasemin'in, Akşam Sefası'nın, Manolya’nın ve Leylak'ın.

Hatta Günlük Ağacı çiçeğinin kokusunu alınca ‘’Kokuların renkleri olsaydı, Günlük'ün kokusu mavi olurdu. Onun için Günlük kokusuna; masmavi açık gök gibi koku diyebiliriz’’ diyen Halikarnas Balıkçısı’nı yadetmeli.

Deniz manzarasını tablo misali izlemektense, gözlerini kapatıp o denizden gelen serinletici güzelim meltemi bütün hücrelerinde hissedebilmeli, denizi koklamalı.

Yani Bodrum’u yaşamalı, ruhuyla tanışmalı.

Hatta o zaman "Kalbim Ege’de kaldı" şarkısı daha da bir anlamlı gelecek.

Bodrum'a yolunuz düştüğünde bu sefer kendinize bir iyilik yapın ve bir de bu gözle bakın Bodrum’a 

Bizi Sosyal Medya'da takip etmek için tıklayınız.